Durumun böyle olduğunu herkes belirli bir yaştan veya olaydan sonra anlıyor bence. Birisiyle tanışınca her şeyini anlatmayacaksın belki de, hayatının bir kısmı karanlıkta kalacak onun yanında ki merak ettiği, aklını kurcalayan bir şey olarak kalasın. Ben bunu pek gerçekleştiremediğim (çoğunlukla denemediğim) için sanırım hep aptal durumuna düşüyorum. İnsanlara değerlerini göstermiyorum genelde ama çok bağımlı oluyorum onlara. İyi bir şey de değil bu, bunu düzeltmeye çalışıyorum artık. Bugünden itibaren. Şöyle düşünün, sürekli en ilginç kısımlarından kesilmiş reklamını gördüğünüz bir film var; elbette izlemek istiyorsunuz, değil mi? Sonra büyük bir heyecanla izlemeye gidiyorsunuz ve ne oluyor? Belki birkaç kez daha izliyorsunuz ancak ne kadar severseniz sevin bir süre sonra izlemeyi bırakıyorsunuz çünkü artık en komik sahneye bile alışmış oluyorsunuz, replikleri tam zamanında oyuncularla beraber söylemektesiniz. Elbette aklınızda hep güzel bir hatıra olarak kalabilir o film ve başkalarına önerebilirsiniz ancak o artık eskisi gibi değil. İnsanlar da böyle işte. Kitabın arka kapağı gibiyiz, çok garibiz merak ediyor insan içimizde ne var ancak bir kere okuyunca... ''Ne güzel paragraftı be'' oluyor durumumuz ''mutlaka okumalıyım bunu''dan.
İlişkilerde de, en çok seven hep kaybeden oluyor. Şimdi diyebiliriz aslında o kaybetmedi, umudu ve sevgisi olan o falan (sırf gönül ilişkilerini demiyorum her türlü ilişki) ancak hepimiz biliyoruz ki sen daha ''çok" umursarsan mantıklı olarak direk daha "az" umursanan oluyorsun. Matematiksel olarak da böyle bu zaten.
Şimdi kimseye git de arkadaşlarını takma demiyorum ama sadece kendinizi kimseye teslim etmeyin diyorum. Ben fark ettim ne zaman birisine her şeyimi anlatsam onlar sonra benimle daha az konuşuyor, sonra tekrar konuşsak da ne bileyim... Paylaşacak bir şeyimiz yokmuş artık gibi geliyor ve odunumsu bir insan olduğum için (duygusal olduğum doğrudur ama emin olun beni bıkkın görmek istemezsiniz) hayatımdan atıyorum. Tek gözyaşı da dökmüyorum ilginç olan o. Hatta bazı durumlarda anılarımızı bile hatırlamak istemiyorum, o kişi hayatımdan tamamen silinsin istiyorum. Aslında o kadar da kötü bir şey yapmamıştır bana mutlaka, sadece ben bıktım. Bıkıyorum, bırakıyorum (erkekleri değil sadece zaten hiç sevgilim olmadı). Sonra da ne mutluyum ne üzgünüm, sadece boşum o insana karşı.
Ne bileyim ya. Gereksiz geliyor belki de? Sanırım vanilyalı dondurma benim için insanlar. İlk başlıyorum yavaş yavaş, kendimi sevdiriyorum =( Sonra aşırı bağlanıyorum sürekli istiyorum, sürekli istiyorum, sürekli istiyorum. En sonunda da beni mutlu edebilecek hiçbir şey kalmayınca kabını çöpe atıyorum.
Şimdi kalpsiz biri gibi geliyorum kulağa biliyorum ama gerçek bu. İnsanları seviyorum. Çok seviyorum ama sonra kırılıyorum. İçinde beni mutlu edebilecek bir şey yoksa neden bakıp durayım ki kaba, değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder